Dünyanın yeni 7 harikasından biri… Dünya üzerinde birçok kişinin görmeyi hayal ettiği yer. Çevresindeki Avatar vari puslu dağları, günümüzde bile yapılış nedeninin tam bilinemiyor olması nedenleriyle gizemini hala koruyor. Peki tüm bu beklentileri karşılıyor mu, nasıl gidilir, ne beklemek lazım, tüm deyatlar burada!
Güney Amerika seyahatim sırasında, daha önce aklımda olmayan, hatta adını duymadığım ve oradaki kişilerden öğrendiğim birçok yeri rotama ekledim. Ama Machu Picchu kesinlikle bunlardan biri değildi! Uzun yıllardır gitmeyi hayal ettiğim bu yere iki elim kanda olsa, beş parasız da kalsam, hastalıktan kıvranıyor da olsam ne yapıp ne edip gidecektim.
Güney Amerika’da Buenos Aires’ten sonra ikinci en büyük turist durağı Peru’nun Cusco şehri. Neden mi? Kendisi İnka imparatorluğunun başkenti olup, aynı zamanda Machu Picchu öncesi çıkış noktası oluyor.
Hal böyle oluna kendimi ilk başta Cusco’ya attım. Cusco, tur operatörleri, hediyelikçiler, butik kahveciler derken neredeyse tamamı turistlere çalışır durumda küçük bir şehir.
Cusco’ya gider gitmez Machu Picchu’ya gidiş seçeneklerini araştırmaya başladım.
Machu Picchu’ya ulaşmanın para – zaman – macera değişkenlerine göre üç yolu var:
Öncesinde küçük bir not: Trekking harici tüm seçenekler Machu Picchu’nun olduğu dağların hemen altında küçücük bir kasaba olan Aguas Calientes‘e varıp sonrasında Machu Picchu’ya çıkıyor.
1-Tren – En konforlu ama pahalı yol: Cusco’dan Inka Rail veya Peru Rail ile trene binip muhteşem And dağlarının arasındaki vadilerden kıvrıla kıvrıla Aguas Calientes’e ulaşıyorsunuz. Aguas Calientes’te dilerseniz bir gece kalıp sabah erkenden Machu Picchu’ya çıkabilirsiniz. Biraz sonra okuyacağınız alternatiflere göre daha konforlu, ancak gidiş dönüş ücreti trende aradığınız lükse göre 130-500$ arası değişiyor.
2- Trekking – En maceralı ama konforsuz ve pahalı: İnka’lıların Cusco’dan başlayıp Machu Picchu’da biten Inka Trail – İnka Yolu’nu izleyerek, geceleri çadırda kalarak, 4 ila 5 günde And dağlarını aşıp Machu Picchu’nun güneş kapısından giriş yapıyorsunuz. Turlar size rehber sağlayıp çadır, malzeme, yemek ihtiyaçlarınızı karşılıyor. Size de yürümek kalıyor! Günde sadece 500 kişiye bu yürüme izni verildiği ve kendi başınıza yürüme izni olmadığı için bir tur ve rehbere muhtaçsınız. Bu yüzden hem birkaç ay önceden rezervasyon yapmak, hem de tüm tur masrafları için 500$dan başlayan fiyatlar ödemek gerekiyor .
3 – Minibüs + Trekking – Ortaya karışık: Bu seçenekte ise minibüsle bol virajlı And dağları yollarını 5-6 saate aştıktan sonra Hidroeléctrica isimli bir yerde iniyorsunuz. Oradan da minibüs arkadaşlarınızla birlikte 2 saat yürüyerek Aguas Calientes’e ulaşıyorsunuz. Tren yolunun yanından yürüdüğünüz için kaybolması imkansız ve dümdüz bir yol. Bu da pek konforlu olmayan ama yaklaşık $100’lık ücreti ile açık ara en ekonomik yol olduğundan benim seçimim bu oldu.
Bu şekilde sabah 6’da yola koyulup bol virajlı yollardan mideyi zorlayarak And dağlarını minibüs ile aştık ve yürümeye başlayacağımız yer olan Hidroelectrica’ya öğleden sonra vardık.
Hidroelectrica’ya vardıktan sonra son durak olan Aguas Calientes’e doğru yürümeye başladık. Yol, muhteşem And dağlarının arasındaki bir vadide, nehire ve tren yoluna paralel olduğu için yürümesi kolaydı.
Birkaç saat yürüyüşün sonunda Aguas Calientes’e ulaştım.
Tur bana kalacağım hostelin adını söylememişti, elimde sadece bir kağıt parçasıyla kasabanın girişinde kalakaldım. Sonra anladım ki, kasaba meydanına gitmek gerekiyormuş, orada turlar teker teker herkesin ismini çağırıyor ve aynı hostelde kalacakları gruplayıp kalacakları yere götürüyor. Yorgunluğun üzerine birkaç saat de bu şekilde meydanda bekledikten sonra grubumuzla birlikte hostele gittik.
Ertesi sabah büyük gün! Machu Picchu’ya çıkılacak.
Machu Picchu’ya ya sabah gün ağarmadan tırmanarak ya da yine sabah erken saatlerdeki minibüsle çıkılıyor. İtiraf ediyorum, tembellik yaptım, karanlık ve yağmur altında tırmanmayı göze alamadım ve minibüsü seçtim 🙂
Sabah 4’te oda arkadaşımla birlikte kalktık ve Machu Picchu’ya kalkan minibüs sırasına girdik. Minibüsler sabah 6’da çalışmaya başlıyor ama önden varmak için 4.30’da sırada yerimizi aldık. Çok şükür ki oda arkadaşım da benim gibi kahve sever çıktı ve yağmur altında sıra beklerken dönüşümlü kahve alıp ayılmaya çalıştık. Sabahın karanlığı ve soğuğunda, yağmur altında sıra beklerken herkes gibi biz de dükkanların tentelerinin altına sığınmaya çalıştık. Tentelere vuran yağmur sesi ve dumanı tüten sıcacık kahveler eşliğinde beklemek çok da kötü olmadı.
Vee Machu Picchu’ya giriş!! Kapıda büyük izdiham… eşyalar ve yiyecekler dolaplara kilitleniyor. O kaosta grubu ve rehberi buluyoruz.
Rehber bize tüm detayları ile Machu Picchu’nun keşfedilişini, farklı alanlarının nasıl kullanıldığını ve İnka kültürünü anlatıyor.
Hala sabahın ilk saatleri olduğundan hava o kadar sisli ki, bulutlardan hiçbir şey gözükmüyor ama tabi her zamanki gibi moralleri bozmuyoruz 🙂
1400’lü yıllarda inşa edilen Mach Picchu, çok yüksek ve sapa kaldığı için kıtayı işgal eden İspanyollar tarafından bulunup harap edilememiş ve günümüze kadar saklı kalmış. Ta ki yaklaşık 110 sene önce yerel bir köylü, Hiram Bingham isimli Amerikalı kaşife burayı gösterene kadar.
Bugün bile Machu Picchu’nun tam olarak ne amaçla yapıldığı net değil. Bazı teoriler var ama hiçbiri kesin kanıtlanmamış. Hem doğa hem de kültür olarak gizemini hala koruyor.
İnkalar bu taraçalarda çeşitli ürünlerin ekimi yapıyormuş. Her ürün, ihtiyacı olan su miktarına göre yukarı ya da aşağı basamaklara ekiliyormuş.
Öğlene doğru çıkan güneş ile birlikte bulutlar tamamen dağılıyor ve inanılmaz etkileyiciliğiyle Machu Picchu karşımda!
UNESCO’nun tavsiyesi ile, şehrin korunabilmesi için günde en fazla 2.500 kişi ziyaret edebiliyor. Gün ortasına geldikçe kalabalık artıyor, yukarı çıkan taş basamaklarda sıra uzuyor, kalabalık içinde fotoğraf çekmek bir yarışa dönüşüyor. Günümüzde Machu Picchu’ya ulaşım oldukça kolaylaşmış durumda, ama bununla beraber gelen kalabalık maalesef orada hissedeceğimi umduğum mistik havadan biraz götürdü.
Fakat yanlış anlaşılmasın, hala çok etkileyici, muhteşem bir yer. Sadece daha az insanla çok daha güzel olurdu diye düşünüyorum ve sizi Machu Picchu fotoğrafları ile baş başa bırakıyorum…
Diğer Güney Amerika yazılarım burada!
“İnkalar’ın izinden… Machu Picchu” üzerine bir yorum